Laiklik devlet düzeninin ve hukuk kurallarının dine değil  akla ve bilime dayandırılmasıdır. 
Laiklik, dinin doğru uygulanabilmesinin teminatıdır!..

O; tarih boyunca hakkında elli bine yakın kitap, yüz binlerce makale yazılmış tek Türk’tür!..

Tarihe Dair Notlar
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam28
Toplam Ziyaret149908

Bastille Baskını

Bastille hapishanesi baskını, Fransa'daki mutlak monarşinin devrilip, yerine cumhuriyetin kurulması ve Roma Katolik Kilisesi'nin ciddi reformlara gitmeye zorlayan Fransız Devrimi (1789-1799) için başalangıç noktasıdır.

Çeşitli savaş harcamaları, özellikle Kuzey Amerika da İngilizlerden özgürlüklerini almaya çalışan kolonilere verilen maddi destek ve saray masrafları sonucunda Fransa Krallığının hazinesi tükenmiş vaziyetteydi. Bu durum karşısında 16. Louis, 1614 yılından beri toplanmayan Üçlü Meclis'i (Etats generaux) toparladı. Parlamento; soylular, din adamları ve halktan seçilen üç kamaradan oluşuyordu. Parlemento çalışmalarına başladıktan kısa bir süre sonra soylu ve din adamlarından oluşan imtiyazlılar ile halk temsilcileri arasında anlaşmazlıklar oraya çıktı. Halk temsilcileri bir kurucu meclis toparladılar. 18.yüzyılın başlarında Fransa’nın dış ticaretinin artması ile orta sınıf maddi güç kazanmış ve varlıklı bir burjuvazi ortaya çıkmıştı. Halk temsilcileri bu sınıftandı ve giderek artan güçleri sonucunda soylu ve din adamları gibi ülkenin yönetiminde söz sahibi omayı istiyorlardı. Bu amaçla oluşturdukları kurucu mecliste 600 temsilci monarşinin kaldırılmasını ve bir anayasa düzenlenmesini istediler. Bu teklif kral tarafından red edildi.

Orta sınıf Kral,soylu ve din adamlarının baskı ve imtiyazlı yaşamlarından bıkmış olan halkında desteğini alarak 14 Temmuz 1789 günü Bastille hapishanesini bastı ve mahkumları serbest bıraktı.

Bu genel ayaklanmanın ardından (1791) yılında bir kurucu meclis toplandı ve İnsan ve Yurtdaş Hakları Bildirisi yayınladı. Ardından da ulusal egemenliğe dayanan bir anayasa hazırlayarak monarşinin yetkilerini sınırlandırdı. Bu anayasa, halk tarafından seçilecek bir parlamentonun yasama ve yürütme yetkilerini kralla paylaşmasını öngörmekteydi.

Kanunları hazırlamak, bütçeyi tasdik etmek ve hükümetin icraatını kontrol etmek görevleri meclise verildi. Ayrıca İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi'nin esasları uygulamaya konuldu.

İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi'nin uygulamaya konulması ve bir halk meclisinin yürütme erkini ele alması, Fransa’da feodalite kurumları yıktı. Zaten halk yığınlarındaki soylulara karşı gelişen öfke, pek çok soylunun topraklarını bırakarak diğer Avrupa ülkelerine kaçmalarına yol açtı.

Fransa’daki tüm bu gelişmeler, tüm Avrupa açısından çok önemli sonuçlar doğuracak, sadece gelecek yılların değil, yüzyılların da içsel dinamiklerini kökten değiştirecekti.

Avrupa’da herkes, feodal sınırlamalardan kurtulan bir Fransa ekonomisinin büyük bir gelişme göstereceğini, bunun ise Fransa’yı, uluslararası ticaret alanında rekabet edilmesi çok zor bir güç haline getireceğini öngörebiliyordu. Üstelik böylesi bir ekonomik büyümenin, eskisinden çok daha güçlü bir Fransız askeri gücünü besleyebilecek durumda olması, kuvvetle muhtemeldi.

Öte yandan Fransa’da ortaya çıkan, insan haklarından, eşitlikten ve özgürlükten yana bu düşünce hareketinin tüm Avrupa’ya yayılması ve mevcut monarşilerin geleceğini tehdit etmesi kaçınılmazdı.


Yorumlar - Yorum Yaz