Laiklik devlet düzeninin ve hukuk kurallarının dine değil  akla ve bilime dayandırılmasıdır. 
Laiklik, dinin doğru uygulanabilmesinin teminatıdır!..

O; tarih boyunca hakkında elli bine yakın kitap, yüz binlerce makale yazılmış tek Türk’tür!..

Tarihe Dair Notlar
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam32
Toplam Ziyaret149912

SABAH GAZETESİ - 12 EYLÜL 2000

SABAH GAZETESİ - 12 EYLÜL 2000 

12 Eylül dönemi artık geride kaldı

Ecevit, 12 Eylül günlerinin artık geride kaldığını ve bayram ya da matem gibi anmak istemediğini söyledi

Başbakan Bülent Ecevit, 12 Eylül'ün bir matem, ya da bir bayram gibi anmak istemediğini söyledi. 12 Eylül 1980'de anamuhalefet partisi lideri olan Bülent Ecevit, darbe günü Trabzon'a gitmek için hazırlık yapıyordu ama bunun yerine Hamzakoy'a mecburi bir ziyaret yapmak zorunda kalmıştı. Ecevit, SABAH'ın 12 Eylül 1980 müdahalesi üzerine sorularına "12 Eylül geride kaldı" yanıtını veren Ecevit şöyle konuştu:

TARTIŞMAYA GİRMEDİM
"Ben 12 Eylül tartışmasına da dikkat etmişsinizdir yıllardır hiç girmiyorum. Çünkü 12 Eylül devam ederken tepkimi göstermiştim. 12 Eylül geride kaldı artık. 12 Eylül'den sonra meydana gelen gelişmeler doğrudan 12 Eylül'e bağlanamaz, çünkü dünyada çok büyük değişiklikler oldu. 

DÜNYA DÜZENİ DEĞİŞTİ
İki kutuplu dünya sona erdi. İdeolojik karşıtlıklar çok yumuşadı. Globalleşme süreci başladı. Avrupa Birliği süreci başladı. Bütün bunların Türkiye'nin iç ve dış politikalarında önemli etkileri oldu. Bütün bunlar olmasaydı 12 Eylül'ün sonucu ne olurdu? Bu çok teorik bir inceleme olur. Yani 12 Eylül'ü bir matem, ya bir bayram olarak anmak içimden gelmiyor." 

 

--------------------------------------------------------------------------------

Nereden nereye
Bugün, Türkiye tarihinin dönüm noktalarından biri olan 12 Eylül 1980 darbesinin 20'nci yıldönümü. O gün hakim, savcı ya da serbest meslek sahibi olanlar, bugün devletin, hükümetin, yargının, ordunun başındalar 

CUMHURBAŞKANI AHMET NECDET SEZER
39 yaşında gelecek vaat eden genç bir hukukçuydu 12 Eylül 1980 darbesi yapıldığı gün Yargıtay tetkik hakimi olarak görev yapıyordu. 20 yıl sonra bugün, başarılı bir hukuk kariyerinden sonra Türkiye Cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanı.

BAŞBAKAN BÜLENT ECEVİT
55 yaşındaydı. Anamuhalefet partisi lideri olarak 12 Eylül sabahı parti toplantısı için Trabzon'a gitmek üzere hazırlıklarını tamamlamıştı ve Oran'daki evindeydi. Darbeden sonra siyaset yasağı getirildi. 1987'den sonra yeniden siyasete dönebildi. 

TBMM BAŞKANI YILDIRIM AKBULUT
45 yaşındaydı. Erzincan'da serbest avukatlık yapıyordu. 1983'te ANAP kurulduktan sonra Turgut Özal, Erzincan'ı Akbulut'a teslim etti. Erzincan il örgütünü kurdu.

GENEL KURMAY BAŞKANI HÜSEYİN KIVRIKOĞLU
46 yaşındaydı. 1980 Ağustos'unda toplanan Yüksek Askeri Şura kararıyla tuğgeneralliğe terfi etti ve NATO SHAPE Harekat Başkanlığı Harekat Merkez Amirliği görevine atandı. 12 Eylül sırasında Belçika'nın Mons kentinde bu görevde bulunuyordu. Görevi 1983'e kadar sürdü.

FP GENEL BAŞKANI RECAİ KUTAN
Malatya Milletvekili ve MSP'nin teşkilattan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı idi. 12 Eylül günü başka parlamenterlerle birlikte Ankara'daki Ordu Dil Okulu'nda "gözetim altına" alındı. 

BAŞBAKAN YARDIMCISI DEVLET BAHÇELİ
32 yaşındaydı. Şimdi Gazi Üniversitesi'ne bağlı olan, o zamanki adıyla İktisadi ve Ticari İlimler Akadamesi'nde asistanlık yapıyordu. 

DYP GENEL BAŞKANI TANSU ÇİLLER
34 yaşındaydı. Darbeden birkaç ay önce ikinci çocuğunun doğumunun ardından Amerika'dan Türkiye'ye dönmüştü ve 12 Eylül'de Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesiydi.

ANAYASA MAHKEMESİ BAŞKANI MUSTAFA BUMİN
40 yaşındaydı. Danıştay Cumhuriyet Savcılığı kadrosunda, tetkik hakimliği yapıyordu. 

MALİYE BAKANI SÜMER ORAL
42 yaşındaydı. Görev başındaki zamanın Demirel hükümetinde Sosyal Güvenlik Bakanıydı. Oral o gün ve bugün bakan olan tek kişi.

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI VURAL SAVAŞ
42 yaşında idi. Yargıtay Ceza Genel Kurulu kadrosunda tetkik hakimi idi.

YARGITAY BAŞKANI SAMİ SELÇUK
43 yaşındaydı. Demokrasi yanlısı görüşleriyle tanınan Selçuk o zaman Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı emrinde savcı olarak görev yapıyordu. 


--------------------------------------------------------------------------------

Saçma sapan iddialar

Türkeş'in sağ kolu Rıza Müftüoğlu 12 Eylül dönemini "Copların Askerleri" adlı kitapta anlattı. Kitaptaki iddialar arasındaki Türkeş'in Evren'e suikast planladığı kimse tarafından doğrulanmadı

Geçtiğimiz yıllarda kaybettiğimiz MHP lideri merhum Alpaslan Türkeş'in sağ kolu ve MHP eski Genel Başkan Yardımcısı Rıza Müftüoğlu, 12 Eylül'ün 20'nci yıl dönümünde kaleme aldığı "Copların Askerleri" adlı kitabında suskunluğunu bozdu. Müftüoğlu'nun kitabında şok iddialar yer aldı. 

12 Eylül döneminde açılan MHP ve ülkücü kuruluşlar davasında yargılanan ve bir süre Mamak Cezaevinde tutuklu kalan Rıza Müftüoğlu, bu dönemi anlattığı kitabında dönemin Genelkurmay ve Milli Güvenlik Konseyi Başkanı Kenan Evren'in ülkücüler tarafından öldürülmek istendiğini açıkladı. Türkeş'in Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki taraftarları tarafından hazırlanan Evren'e suikast planının Müftüoğlu şöyle anlattı:

TÜRKEŞ'İN PAROLASI
"Ordudaki taraftarlarımızdan birkaç kişi biraraya gelerek, bir durum değerlendirmesi yapmışlar. Türkeş'in ve ülkücülerin karşı karşıya oldukları haksız durumu ortadan kaldırmak gerektiğine karar vermişler. Ancak normal yollarla bunun mümkün olmayacağını, bunun için Genelkurmayı basmayı ve Evren'i öldürmeyi düşünmüşler."

Rıza Müftüoğlu kitabında 12 Eylül darbesinin yapılacağından bilgi sahibi olan ve 3 gün Ankara'da saklanan MHP Lideri Türkeş'in isteyerek değil, mecbur bırakıldığı için teslim olduğunu ileri sürdü. Türkeş'in "Hasta Hastaneye yatmak istiyor" parolası ile teslim olmak istediğini askerlere kendisi aracılığı ile iletildiğini yazan Müftüoğlu kitabında şu bilgilere yer verdi:

 "Türkeş ortalıkta yoktu. Birgün şirket merkezinde otururken bir telefon geldi. Telefondaki kişi Türkeş'in gençlik müşavirlerinden biri idi. 'Hasta hastaneye yatmak istiyor. Senin tanıdığın doktora bir sor. Yatsın mı hastanaye?' diye sordu. 'Yani teslim olsun mu demek istiyorsun' dedim. 'Evet' dedi. Aramam gerekeni telefonla aradım. İhtilalden sonra Genelkurmayı ilk kez arıyordum... Türkeş teslim mi oldu. Yoksa teslim olmaya mecbur mu edildi. Kanaatim odur ki Türkeş mecbur edilmişti. Evet"

NASIL SAKLANDI?
Müftüoğlu, kitabında Türkeş'in saklandığı 3 gün boyunca 12 Eylül Harekatı'na karşı saldırıya geçmek için hazırlıklar yapmak için zemin yokladığını iddia etti. Müftüoğlu'nun bu iddiası da kitapta şöyle ifade edildi: "İhtilallerin görünmeyen gücünü ve herkesi tesir sahasına alan tılsımı bozmak hesapta olmayan bir iki eylemle gerçekleştirilebilirdi. Fakat ne İncek'teki çiftlik kullanılabilmiş ne de Sivas'tan getirilecek gençler. Ne de ordudaki taraftarlar.

12 Eylül'e yaklaşan günlerde ve sonrasında MHP Lideri Türkeş'in bir cunta faaliyeti içinde olup olmadığı sıkça tartışıldı. Kitapta bu soruya da yanıt buldu: "1980 öncesinde 7 cuntanın varlığından bahsediliyordu. Bu cuntaların biri de Türkeş cuntası idi. Ama sözde bu cuntanın başı 12 Eylül'den birkaç gün önce cuntasını satmıştı. Sonra bunun karşılığını almış olacak. Emekli olduktan sonra bir kurumu ona teslim etmişlerdi"

 Necdet PEKMEZCİ

 

--------------------------------------------------------------------------------

Neden 20 yıl sonra yazdım
 80'inde çıplak kadın resmi yapıp, eserini seyredenlerin bu ihtilal tablolarını da seyretmelerini ve vicdanlarıyla başbaşa kalmalarını istedim

Rıza Müftüoğlu, anılarını yazma gerekçesini "yaşadıklarımızın kayda geçmesini istedi" sözleri ile açıkladı. Müftüoğlu Copların Askerleri adını verdiği kitabının önsözünde 12 Eylül döneminde yaşadığı olayları ve anılarını kaleme almasını şöyle açıkladı:

FACİALAR UNUTULMASIN
"Bu kitabı yazdım. Çünkü ben, zulmedenler hiç olmazsa kamu vicdanında hüküm giysinler istedim. Bu uygulamaları bilmeyenler, yaşamayanlar da o dönemi bilsin ve yargılasın istedim. 80'inde çıplak kadın resmi yapıp karşısında bu eserini seyredenlerin bu ihtilal tablolarını da seyretmelerini ve vicdanları ile bir dakika dahi olsa başbaşa kalmalarını istedim. 

DÜŞÜNSÜNLER
İlkokul çağındaki çocuklarınızın önünde tel örgülerin arkasında, hazır olda, copların gölgesinde, komutla "Türk'üm, Doğruyum, Çalışkanım, Büyüklerimi Saymak, Küçüklerimi Sevmek" diye başlayan andı yüksek sesle okumanın ne demek olduğunu düşünülmesini istedim." 

Müftüoğlu sözlerini şöyle tamamladı: Copların Askerleri adlı kitabımı bu ihtilalin facialarının unutulmaması için yazdım. Bilinsin ve düşünülsün istedim."
 
 

12 Eylül Belgeleri/belge.net


 


Yorumlar - Yorum Yaz