Laiklik devlet düzeninin ve hukuk kurallarının dine değil  akla ve bilime dayandırılmasıdır. 
Laiklik, dinin doğru uygulanabilmesinin teminatıdır!..

O; tarih boyunca hakkında elli bine yakın kitap, yüz binlerce makale yazılmış tek Türk’tür!..

Tarihe Dair Notlar
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam30
Toplam Ziyaret149910

Orgeneral Mustafa Muğlalı Olayı

ORGN.MUSTAFA MUGLALI'NIN ADI VAN GARNİZONUNDAKI  KISLAYA VERİLMİŞTİ.  KEMAL KILIÇDAROĞLU'NUN YAPABİLİYORSAN KIŞLADAN ADINI SİL DEDİKTEN SONRA YÜCE(!) BAŞBAKANIMIZ T.ERDOGAN'IN, GNKUR.BŞK. KOŞANER'E VERDİKLERI DİREKTİF İLE MUSTAFA MUĞLALI ADI KIŞLANIN GİRİŞ NİZAMİYESİNDEN SİLİNDİ!..

NOT I:ORGENERAL .MUSTAFA MUĞLALI, KARA HARP OKULUNDA  M.K.ATATÜRK'ÜN SINIF ARKADASIDIR -IKISI DE 1901 , RUMİ TAKVİM YILI İTİBARİYLE 1317 MEZUNU İDİ)

NOT II.1936-1937 YILLARI ARASINDA TUNCELİ/ DERSİM'DE  OLAĞANÜSTÜ HAL VALİSİ VE KOMUTANI OLAN GENERAL ABDULLAH ALPDOĞAN DA ATATÜRK'ÜN SINIF ARKADAŞIDIR. 

Fazlı Köksal'dan Özet alıntı 

Orgeneral Mustafa Muğlalı Olayı Kıymeti bilinmeyen, sırf görevini yaptığı için cezalandırılan insanların başında Mustafa Muğlalı Paşa gelir. O'na millet olarak özür borçluyuz. Vefatının üzerinden 58 yıl geçmesine rağmen Mustafa Muğlalı Paşa Türk Milleti ile sorunu olan mâlum çevrelerin hâla bir numaralı boy hedeflerinden birisidir. Mustafa Muğlalı ne yapmıştır da, yarım asırdır Türkiye'nin ve  Türklüğün düşmanlarının hedefi olmaya devam etmektedir.?

1882 yılında Muğla'da dünyaya gelen Mustafa Muğlalı, 1901 yılında Harp Okulunu, 1904 yılında Harp Akademisini bitirdi. Balkan savaşına katıldı. 1. dünya savaşı sırasında Adana Bölge Komutanlığı Kurmay Başkanlığı yaptı. Bugünkü Milli İstihbarat Teşkilatı'nın nüvesi olan Teşkilatı Mahsusa'da çalıştı, Onun devamı niteliğindeki Zabitan Grubu'nun kurucuları arasında yeraldı. Zabitân Grubu'nun bir müddet sonra adını değiştirdiği ve yine Muğlalı Mustafa Bey başkanlığında Yavuz Grubu olarak faaliyetini devam ettirdiği anlaşılmaktadır. Kurtuluş savaşına Tümen komutanı olarak katılan Muğlalı Mustafa, 1922'de Albay 1927'de Tümgeneral oldu Soyadı Kanunu çıkınca, Muğlalı soyadını aldı. 23.Aralık.1930' da Menemen'de Devlete Karşı ayaklanıp Genç Asteğmen Kubilay'ı şehit eden yobazları yargılayan Harp Divanının başkanlığını yaptı.

Bir kısım Medyanın Mustafa Muğlalı düşmanlığının temelinde, bu mahkemenin reisliğini yapması yatmaktadır. 1931-1939 yıllarında 1. ordu komutanlığı, iki kez yüksek askeri Şura üyeliği ve 1943-1945 yılları arasında da 3. Ordu Komutanlığı yaptı. Mustafa Muğlalı'nın haksızlığa uğramasına, 20 yıl hapse mahkum edilmesine yol açan olaylar bu görevi sırasında cereyan etmişti. 1940'lı yıllar...

İkinci Dünya Savaşı yılları, ülkede yokluk yaşanıyor.İngiliz, Fransız, Alman,Rus ve İran casusları ülkede cirit atıyor. Doğu Anadolu ülkenin diğer kesimlerine nazaran daha karışıktır. Yabancı ülkeler lehine casusluk iddiaları hergün ilgili makamlara ulaşıyor. Devlet bölgede sıkıyönetim uyguladığı halde hırsızlık, kaçakçılık, eşkıyalık, soygunculuk, ırza tecavüz eylemleri engellenemiyor. Casus mu, hain mi, eşkıya mı olduğu belli olmayan bazı gruplar, bölgede güvenlik sağlamak için canla başla çalışan askerleri de pusuya düşürerek şehit ediyorlar ve kendilerine kucakaçan Irak ile İran'a kaçıp bir süre saklandıktan sonra tekrar bölgeye dönüp eylemlerine devam ediyorlardı. Bu çeteler, Türkiye'den büyük ve küçükbaş hayvanları çalıyor, o sıralarda fiilen Rusların kontrolunda olan İran'a götürüp satıyorlardı. Bu eşkıyalar Rus ve İran makamlarınca da korunuyordu.Bu eşkıya genelde iki nüfus kağıdı taşıyordu. İran'da İran, Türkiye'de Türk vatandaşı gözüküyorlardı. Bölge halkı bu eylemlerden dolayı canlarından bezmişlerdi. İnsanlar kendilerini nasıl koruyacakları nı bilemedikleri için orduya ve askere sığınıyorlardı...

Bölgedeki karışıklıklar artınca Orgeneral Mustafa Muğlalı, çok deneyimli ve disiplinli bir asker olduğu için Üçüncü Ordu ve Sıkıyönetim Komutanlığı'na getirilir. Hayatı savaşlarda geçmişolan Muğlalı Paşa işi çok sıkı tutar, canilere karşı amansız bir mücadele başlatır ve birtakım tedbirler alır. Bu tedirlerler arasında; Siirt'teki gezici Jandarma Taburu'nun bu bölgeyekaydırılması, çobanlar silahlandırılması , gezici ekipler kurulması da vardı. Ayrıca, Paşa, eşkıyanın sınır ötesine kaçmasını önlemek için de emrindeki birliklere Irak ve İran'a kaçan eşkiyayı takip ve "gerekirse vur" emri verir. 1943 yılında Van'ın Özalp İlçesi'nin sınır bölgesinde İran'a kaçmaya çalışan bir grup, güvenlik güçleri tarafından sıkıştırılır. Çatışma çıkar ve dur emrine uymayan kürt eşkıyalardan 33 tanesi öldürülür.. Bu olaydan sonra bölgede az da olsa sükun sağlanır. Bölge halkı Paşa'ya minnettar. Bölge huzur ve sükun içinde...

İçişleri Bakanlığınca, bölgede sükun sağlandığı için, Valiliğe, Jandarma komutanlığına teşekkür yazıları yazılır. 20.Aralık.1943 tarihinde Van Cezaevinde yatan İsmail Özay isimli bir mahkum, TBMM'ne yazdığı dilekçesinde; bu 33 kişinin kaçmalarının sözkonusu olmadığını, bilerek katledildiklerini iddia eder, olaydan yaralı olarak kurtulup İran'da yaşayan kardeşinin affedilmesini ve olayın tahkikini talep eder. Adalet Bakanlığının Genelkurmay Başkanlığından kanunun adli takibinin yapılmasını ilişkin talebine karşı, Mareşal Fevzi Çakmak'ın verdiği yanıt yiğitçedir, Türk'çedir: "Ordu komutanı o günkü şartların gereğini yapmıştır. Memleketin yüksek menfaati için gerekli tedbirleri almıştır. Görevini yerine getiren bir komutanı mahkemeye veremem.  Böyle Şey olamaz." Fevzi Çakmak'tan sonra Genel Kurmay Başkanı olan Kazım Orbay'da aynı tavrı sürdürür. 1945 yılında 2. dünya savaşı sona erer. Her şey normale dönüşür . 1946 seçimleri sırasında bu olayı kendi lehlerine oya tahvil etmek  isteyen siyasetçiler bu olayı saptırırlar. Bir taşla birkaç kuş  vurulacaktır. İkinci dünya savaşı sırasında yabancı ajanların         kaşıdıkları Kürtçülük çıbanı yeniden kaşınarak olay oya tahvil  edilecek, Atatürk'ün yakın bir silah arkadaşı zor durumda bırakılarak, şuur altlarındaki Atatürk düşmanlığına dayanan aşağılık duygusu    tatmin edilecek, Menemen olaylarında yargılamayı yapan kahramanbir asker yargılanarak gerici çevrelere menemenin rövanşının alındığının mesajı verilecektir...

1946 seçimlerinden sonra Meclis'e giren Demokrat Parti milletvekilleri bu olayı yeniden Meclis gündemine getirirler. Öne sürülen iddia şudur: "Çatışma sırasında öldüğü iddia edilen 33 insan masumdu ve kurşuna dizildiler."  Kıyamet kopar... Muhalefet milletvekilleri bu olaydan Cumhurbaşkanı İnönü ile Milli  Savunma Bakanı Ali Rıza Artunkal, İçişleri Bakanı Hilmi Uran'ı sorumlu  tutarlar. İktidar ise Demokrat Parti'nin derdinin 33 masum vatandaşın  öldürülmesi değil, İnönü iktidarını yıpratmak ve oy toplamak olduğunu  söyler. Aylarca süren tartışmalardan sonra bu olay hakkında Mecliste  araştırma komisyonu kurulur. Araştırma komisyonu o yılların olağanüstü  şartlarını, o olay sayesinde sağlanan huzur ortamını, 33 eşkiyanın  ülkeye zararlarını, Mustafa Muğlalı'nın ülke sevgisini, hiç dikkate almaz.  Kin ve intikam duyguları içerisinde hareket eder. Araştırma komisyonu hiçbir siyasiye, hiçbir bürokrata suç yüklemez. Tek suçlu Orgeneral Mustafa Muğlalı ile Necdet Bilgez ve Bilal Bali isimli yedek subaylardır. Meclis Araştırma komisyonu kararından sonra dava açılır ve 1947 yılında emekli olan kahraman Mustafa Muğlalı Paşa yargı önüne çıkarılır. Mahkeme, 1943 yılının şartlarına, o tarihte bölgede cereyan eden olayların vahametine, o ortamın düşünce ve gereklerine göre değil 1948 yılının normal şartlarının havasına göre yürür. Muğlalı Paşa, yargılama boyunca bir Türk komutanına yaraşır şekilde bütün sorumluluğu üzerine alır ve zamanın hükümetini hiçbir şekilde suçlamaz. "Bu subaylara emri ben verdim, onların suçu yoktur. Yaptıklarım suç ise tek suçlu benim" der. Hakimin "Ya emrinizi yerine getirmeseydiler" sorusuna "O zaman şakileri kendim vururdum."Yanıtını verir. 33 şakinin yok edilmesi sırasında oh diyenler, Muğlalı Paşa'yı takdir edenler, alkışlayanlar, başka bir havanın, başka hesapların insanı olmuşlardır. Oy kaygısı her şeyin önüne geçmiştir.

Mustafa Muğlalı Paşa Atatürk'ün silah arkadaşı olmasına rağmen, Cumhurbaşkanı  İsmet İnönü bu olay karşısında parmağını bile kıpırdatmaz. Ve mahkeme  sonucu gerçekten çok hazindir: Hayatını Türk Ordusuna ve Türkiye  Cumhuriyetine adamış olan Mustafa Muğlalı Paşa "33 masum(!) insanı  öldürmek suçundan"  idam cezasına çarptırılır...

Daha sonra cezası 20 yıl hapse çevrilir.33 tane eşkıyaya hak ettiği cezayı verdiği  için ödüllendirmesi gereken Mustafa Muğlalı Paşa, politik yalakalığın,  siyaset oyunlarının kurbanı olur. Türk yargısının siyasi kararlarından birisi olan bu yargılama sonucunda, tek mahkumiyet Mustafa Muğlalı içindir. Başka hiçbir kimse ceza almaz...

Mahkeme, eşkıyaartıklarının ifadelerini Türk Askerinin ifadesine tercih etmiştir. Mahkeme sonrası Askeri Yargıtay bu kararı bozar. İkinci bir mahkeme dönemi başlar ama bu sırada kahraman Türk Ordusu'nun bir neferi olan, bütün ömrünü Türk Yurdu'nun bağımsızlığına adayan Mustafa Muğlalı Paşa bu durumu hazmedemez; bulunduğu cezaevinde kahrından 11 Aralık 1951 tarihinde, 70 yaşında vefat eder.

Türk gibi düşünen tek kurum olan Türk Silahlı Kuvvetleri, Mustafa Muğlalı Paşa'nın naaşını Devlet Mezarlığına naklettirdi ve kahraman Türk komutanlarının heykellerinin yer aldığı Genelkurmay bahçesindeki Ölmezler Yolu'na O'nun heykelini diktirdi...

Ruhun şad olsun Paşam!..


Yorumlar - Yorum Yaz